NOGAY TÜRKLERİNİN SİYASİ TARİHİ |
Nogayların yedi yüz yıldan fazla tarihi henüz yeterince incelenmemiştir. Bu Türk topluluğunun kurucusu Nogay Han’dır. Nogay’ın dedesi Taval Bey’in Aksu (Rus: Buğ) nehri çevresindeki bir Peçenek, Uz ve Kıpçaklardan bir gurubun boy beyi olduğu söylenir. Atasından gelen beylik hakkıyla, boyunun başına geçen Nogay Han, kısa sürede yükselip Altınordu devletinin en önemli kişilerinden biri olmuştur. Nogay, Altınordu Devleti’nin ileri gelen kişilerinden biri olarak beş hükümdar çağında ordu kumandanlığında (Başbakanlıkta) bulundu. Askerlik mesleğine Batu (Sayın) Han döneminde (1236-1255) başladı ise de, asıl Berke Han döneminde (1257-1267) ordu başkumandanlığına getirildi. 1252-1269 yılları boyunca Kafkaslar-Ötesi’ne, İran’daki İlhanlılar devleti hükümdarı Hülâgü Han ve sonrakiler üzerine bir kaç kez akın, askeri sefer yaptı. Bu arada Berke Han ile birlikte Mısır’da kurulan Memluk Türk Devleti hükümdarı Sultan Baybars ile siyasi münasebetlerde bulundu. Yazışmalar yaptı. Ten (Don) ırmağı aşağı boyundan Özü (Dineper) ırmağı ağzına uzanan geniş bozkır alan, Batu Han ordusunun istilası altına düşüp sınırlar içine alındıktan sonra Nogay Han’ın yönetimine verilmişti. Berke Han’ın ölümünden (1267) sonra, orası artık tamamen Nogay Han’ın hâkimiyeti altında kaldı. Askerî seferlerde Başkomutan olarak başarısı, kumandanlık kabiliyeti, sert disiplini, teşkilatçılığı, güçlü idaresi, hükümdar soyu ile yakınlığı… Onu devletin yüksek makamlarına çıkardı ve geniş imkân kazandırdı. Bu imkân ise, idaresi altındaki topraklarda yeni boyların onun hâkimiyetini tanımasını sağladı. Böylece kısa zamanda Nogay Han çevresinde yeni büyük bir Türk topluluğu oluştu ve olgunlaştı. Nogay Han yarım asra yakın bir süre Altınordu yönetimini birinci planda etkiledi. Oluşturduğu “Nogay Türk Topluluğu” da onun döneminde Altınordu Devletine bağlı yarı müstakil bir devlet olarak yaşadı. Kıpçak Bozkırı’nın Aksu ile Özü ırmakları arasındaki boyunun idarecisi olan Nogay Han, devlette yüksek mevki sahibi bir başkumandan atanmasıyla, kendi bölgesinde yaşayan birçok başka boyu da kendi beyliği içinde toplama fırsatını kazandığı gibi, hâkimiyeti altına yenilerini de sokmasını bildi. Daha sonraları idaresi altındaki yerler Kırım’dan batıya Tuna’nın aşağı havzasına kadar uzanmakta idi. Onun sağladığı imkânlar içinde bu koca Türk Topluluğu, kendi bölgesinde yaylak kışlak geleneği içinde yaşıyordu. Nogay Han’ın kendine bağlanmış boyları en iyi şartlar içinde yaşatmaya özen göstermesi de güçlü beylik idaresinin gereğidir. Öte yandan Nogay Han, yalnız ordu başkomutanı olarak değil, kendine bağlı boylar ve bundan çıkan güçlü askerî birlikler ile de hükümdar üzerinde ağırlığını koyabilmekteydi. Onun gerek üstün beylik idaresi, gerek devletteki büyük nüfuzu, ulusunun kısa sürede çoğalmasını sağladı ve bilinen etnik yapısı kuruldu. On üçüncü yüzyılın ikinci yarısı sonlarından beri artık “boylar birliği” diye tanımlanan bu yeni koca Türk Topluluğuna kurucusunun adıyla “Nogaylı”, “Nogay Ulusu”, “Nogay Ordası”, “Nogay Hanlığı”, “Nogaylar” denmektedir. Tokta Han ile Nogay Han arasındaki mücadeleden Nogaylar pek sarsılmış olarak çıktı. Rus kaynaklarındaki haberlere bakılırsa, bu pek kalabalık topluluk Nogay’ın ölümünden sonra ana yurtları olan Kırım ile Tuna arasındaki sahadan ceza olarak doğuya İdil(Volga) ırmağının öte yakasına doğru sürülüp, Hazar Bozkırının Yayık (Ural) ile Çim (Emba) ırmakları arasında bırakıldı. EDİGE BEY DÖNEMİ Edige Bey, 1391 sıralarında İdil (Volga) ırmağı doğusundaki bozkırlarda bulunan Nogayların arasından çıkmış Altınordu Başkomutanıdır. O da Nogay Han gibi Altınordu Devletinde yirmi beş yıla yakın bir süre en güçlü devlet adamıdır. Nogay Han’ın ölümünden sonra dağıtılan Nogaylarda Edige Bey döneminde yeniden toparlanma imkânı bulmuştur. 1391 yılından sonraki beş yıl içinde, Altınordu idaresini eline geçirmeyi başarmasıyla, tahta oturtulan Temir-Kutluk Han(1396-1399), Şadi-Bek Han(1399-1407) … Zamanlarında devlette asıl hüküm süren güçlü kişi o oldu. Edige Bey, bu arada ülkenin çeşitli bölgelerinin idaresini oğullarına verirken, Nogayların başına da oğlu Nurettin’i getirdi. Sonraki yıllarda Edige Bey’in öldürüldüğü (1419), devletin merkez idaresinin artık dağılıp ülkenin parçalandığı sıralarda (1420-1430), bu Nurettin Bey de Nogayları bağımsız bir devlet haline getirdi. Böylece bütün Nogaylar, devletin ilk hükümdarı Nurettin Bey döneminde(1426-1440), onun hüküm sürdüğü bölgede ve çevresinde toplandılar. Sonraki çağların tanınmış edebi eseri olan “Edige Destanı” Edige Beyin hayatını anlatan bir Nogay Destanıdır. 2. Nogay Türk Devleti (Hanlığı) Nogay Türk Devletinin Güçlü Dönemleri Nogay Türk Devleti İdil’den (Volga) Balkaş’a, Hazar denizinden Aral gölüne kadar uzanan sahaları içine alıyordu. Merkezi Yayık nehrinin döküldüğü yerde bulunan SARAYCIK idi. Kurulduğu yıldan parçalandığı yıla kadar bilinen hükümdarları şunlardır: Edige oğlu Nurettin Bey (1426-1440) Edige oğlu Keykubât Bey (1440- ?) Edige oğlu Mansur Bey Nurettin oğlu Vakkas Bey Vakkas oğlu Musa Bey (? -1535) Musa oğlu Saydak Bey (1535-1540) Musa oğlu Şeh-Mamay Bey (1540-1548) Musa oğlu Yusuf Bey (1548-1555) Musa oğlu İsmail Bey (1555-1563) Nogayların Tarihi yerleşme alanları; Don-Kuban ırmakları arası, Kırım bölgesi, Astrahan bölgesi, Hazar’ın kuzey bölgesi, Aksu-Özü ırmakları arası ve Tuna ırmağı çevresidir. 16. yüzyıl Nogayların gelişme çağıdır. Bu yüzyılda Nogay hükümdarlarından Yusuf Bey, Kanuni Sultan Süleyman ile anlaşarak Osmanlı Devletiyle birleşti. Komşu Türk Hanlıklarıyla akrabalıklar kurarak Ruslara karşı bir Türk birliği oluşturdu. Ruslar ile mücadele etti. Kanuni, kendisine Beylerbeyi (emrülümera) unvanını verdi. Yusuf Bey komşu Türk Hanlarından Kazan Hanı Sefa Girey Hana kızı Süyümbike Hatunu vererek akrabalık kurmuş ve Kazan Hanlığı ile Ruslara karşı işbirliği yapmıştır. Yusuf Bey zamanında İdil (Volga) ırmağının doğu tarafı, “Nogay Sahrası”, batısı ise “Kırım Tarafı” diye adlandırılıyordu. Bu yüzyılda İdil (Volga) ırmağının batısında Nogay boyları yoktu. 15. yüzyıl sonu ve 16. yüzyıl başında Altınordu bünye-sinden ayrılan hanlıklar içinde Nogay Hanlığı büyük bir üne sahip bulunmaktaydı. Bu ün ve zenginliğin sebebi üzerinde bulundukları coğrafyanın onlara sağladığı imkânlar idi. Nogay Hanlığı büyük bir insan kaynağına sahipti. Hanlık 16. yüzyılın ilk yarısında hiç zorlanmadan 300.000 asker çıkarabilecek güçteydi. Ayrıca Hanlığın hükümdarı Yusuf Bey 100.000 askeri donatabilecek durumda idi. NOGAY DEVLETİNİN PARÇALANMASI Rus Çarlığı, 1552 yılında Kazan Hanlığı’nı yıktıktan sonra, Nogay Hanlığı’na iyice yaklaşmış oluyordu. Bu amansız tehdit Aşağı İdil(Volga) havzasına da yaklaştığında Yusuf Beyin kardeşi İsmail Mirza ve taraftarları Rus entrikacılarına kanarak Çarlık idaresine yanaşılırsa daha rahat yaşanabileceğini sandılar. Bu yüzden iki kardeş arsında çıkan anlaşmazlık ve çatışmalar, sonunda hanlığın ikiye bölünmesine yol açmıştır. Ruslar da o sırada, kendilerine yanaşan İsmail Mirza’nın güçlenmesi için yardım ediyordu. Yusuf Bey 1555 yılında bir tuzağa düşürülerek öldürüldü. Ancak oğulları ve ona bağlı kalan boylar mücadeleyi sürdürmeye yeterli olmadığından İdil’in(Volga) batısına yani Kırım tarafına göç etmeye karar verdiler(1558). 16. yüzyılın ikinci yarısında birçok Nogay boyu, İdil (Volga) ırmağının batısına Kafkasya ve Kırım’a göçtü. 1563 İsmail Mirzanın ölümünden sonra Nogay Hanlığı Üç parçaya bölündü. Kazakistan’da kalan Nogaylara Ulu (Büyük) Nogay, Kırım tarafına geçen Nogaylara Kiçi (Küçük) Nogay, en doğuda Çim (Emba) ırmağı havzasında kalan az nüfuslu üçüncü kitleye ise Altı Oğul Nogayları denildi. 3. Rus İşgalinden Sonra Nogaylar Bu baskıdan onlar yılmamış, Ruslara karşı ayaklanmışlar ve isyanlar çıkarmışlardır. Millet ve milliyetlerine sadık Nogaylar, bu direnme ve boyun eğmeme yüzünden, ceza olarak öteye beriye dağıtılmışlar, hudut dışı bile edilmişlerdir. 28 Haziran 1783 yılında Rus generali Suvorov (Nogay kasabı) kadın, çocuk, ihtiyar demeden yüz binlerce Nogay Türk’ünü şehit etmiştir. Kırım savaşından (1853-1856) sonra, Basarabya’dan göçüp gelmiş Kırım Türkleri ile birlikte pek çok Nogay da Anadolu’ya göç ettiler. 1860 yılın da bazı kayıtlar, Türkiye’ye 180 bin kişinin geldiğini gösteriyor. Osmanlı Hükümeti onları Orta Anadolu’da çeşitli bölgelere yerleştirdi. Ayrıca 1944’te Kırım Türkleri ile birlikte pek çok Nogay Türkü de kıyım ve sürgüne uğramıştır. |